1 Nisan 2025 Salı

TREN GARI 5.BÖLÜM

                                                     TREN GARI

            beşinci bölüm                                                   

 

Tren, bir sonraki istasyona yaklaşırken, içimdeki boşluk yine büyümeye başlamıştı. Her şeyin hızla geçip gitmesi, sanki bir günün sabahından geceye kadar süren bir rüya gibi… Geçmişimi hatırladım; o kaybolmuş anlar, o ihanetin yankıları hâlâ içimde çınlıyordu. Ama bir şey vardı; içimde bir yerlerde bir değişim başlamıştı. Her şeyin kaybolmuş olmadığını, bazen kaybolmanın da bir şeyleri bulmakla eşdeğer olduğunu anlamaya başlamıştım.

Işıklar, trenin pencere camlarında dans ederken, geçmişin izleri de daha belirginleşiyordu. O eski hatıraların gölgeleri biraz daha netleşmişti. Gözlerim, dışarıdaki karanlıkta kaybolan ışıklara takıldığında, bir şey fark ettim: Nehrin üzerindeki o silik ışıklar, karanlıkla nasıl bir oyun yapıyorsa, içimdeki boşlukla da aynı şekilde oynuyordu. Her kaybolan ışık, her kaybolan anı, aslında başka bir şeyin varlığını gösteriyordu.

Yolculuk, her geçen dakika biraz daha içsel bir hale geliyordu. Karşımdaki yolcuyu tekrar fark ettim. Artık gözlerine dikkatlice bakıyordum. O adam, bir şeyler arayan bir ruh gibi, dışarıya gözlerini dikmişti. Ama artık bana sadece bir yolcu gibi görünmüyordu. O, aynı zamanda bir yansıma, bir geçmişin parçasıydı. Gözleri, bir noktada kaybolmuş gibiydi ama yine de bir şeyleri görüyordu. Beni izlerken, bir anlığına gözlerinde bir anlam belirdi: Yalnızlık, insanın kendi iç yolculuğunun kaçınılmaz bir parçasıdır.

Ben de bu yolculuğun bir parçasıydım. Ama sanki son birkaç gündür, bu yolculuk sadece trenin hızıyla değil, aynı zamanda içimdeki yavaş ama derin dönüşümle de ilgiliydi. Tren, beni bir yere götürmüyordu; o iç yolculuğa doğru ilerlememi sağlıyordu. Gözlerim tekrar dışarı kaydı. Yolculuk devam ederken, içimdeki boşluk gittikçe derinleşiyordu ama aynı zamanda bir şeyler de şekilleniyordu.

Trenin hızı arttıkça, dışarıdaki manzara daha da silikleşiyor, kayboluyordu. Ama içimdeki duygular her geçen saniye daha net hale geliyordu. O kaybolan anılar, birer hatıra değil, birer öğretiye dönüşüyordu. Geçmişi ne kadar uzaklaştırmak istesem de, her geçen dakikada o geçmiş beni daha çok sarıyordu. Geçmişimle yüzleşmek, bir anlamda kendimi kabul etmekti.

Bir süre sonra, kendimi bir boşlukta hissettim. Tren, bir tür zaman tüneline dönüşmüş gibiydi. Yolcular hareket etmiyor, her şey donmuş gibiydi. Ama bir adım attığımda, o donmuşluk aniden kırılıyor, her şey yeniden hızlanıyordu. O an fark ettim ki, her şey birbirine bağlıydı. Tren, bir yandan hızla ilerlerken, bir yandan da beni geçmişimle, kaybolmuş anılarla ve içsel hesaplaşmalarımla baş başa bırakıyordu.

Bir yandan da, karşımdaki yolcunun hareketlerini gözlemeye başladım. O da bir şey arıyordu, ama neyi? Gözlerinde o kaybolmuşluk, içindeki boşluk var mıydı? Birbirimize bakarken, sanki aynı yolda, aynı kaybolmuşlukta ilerliyorduk. Gözlerimizdeki sessizlik, hiç konuşmadan her şeyi anlatıyordu. Kaybolduğumuzu düşündüğümüz anlar, aslında her şeyin daha da yakın olduğunu, anlamın hep yanımızda olduğunu gösteriyordu.

Tren bir istasyona daha yaklaşıyordu. Yolcular kalkmaya başladılar ama ben yine kalkmadım. İçimdeki huzur, bir başka boşlukla birleşmişti. Huzur, kaybolduğumun farkına varmamla başlayan bir şeydi. Sadece bir adım geri gitmek, bir şeyi görmeme, bir anı hatırlamama yardımcı oluyordu. Belki de kaybolmak, aslında bulmak içindi. Bazen bir şeyleri kaybetmeden, o kaybolmuş parçaları birleştirip bir bütün yapmak mümkün olamazdı.

İçimden bir şey fısıldıyordu: "Bazen, geçmişi kabul etmek, ilerlemenin tek yolu olur." Ve belki de, içimdeki boşluk, her şeyin tam olarak yerine oturduğu bir boşluktu. Bir anlığına gözlerim karşımdaki yolcuyu tekrar buldu. Şimdi, onun gözlerinde bir anlam vardı. Kaybolmuş gibiydi ama aynı zamanda daha çok şey görüyordu. Ve bir an, sadece o an için, kaybolmak ve bulmak arasındaki o ince çizgiyi çok iyi anlamıştım.

Yavaşça, trenin hareketiyle birlikte bir düşünce kafamda yankılandı: Kaybolmuşken, aslında bulmuş oluyorsun.

 

Zaman ilerledikçe trenin hızı yavaşladı. İçimdeki boşluk bir nebze olsun hafifledi, ama bir başka şey yerini almaya başladı. Gözlerim dışarıda, sabahın ilk ışıklarıyla yavaşça aydınlanan manzaraya kaydı. Gecenin karanlık sessizliği yerini hafif bir aydınlığa bırakıyordu. Bu geçiş bana bir şeyleri hatırlatıyordu. Havadaki soğuk, gece boyunca sıkı sıkıya sarıldığı toprağın üzerinden bir hüzün gibi geçiyor, ama sabahın taze havası o hüzne dokunuyordu.

Trenin penceresinden dışarıya baktım. Geceyi ve sabahı ayıran ince bir çizgi gibi, ufukta bir mavi, bir sarı belirmeye başlamıştı. Rüzgar, gece boyunca pek hissedilmemişti ama sabaha yaklaşırken serin bir nefes gibi sızıyordu. Havanın keskinliği, içinde bulunduğum ruh halini uyandırıyordu. İçimdeki sessizlik, artık bir huzura dönüşmüştü. Gözlerim, ilk ışıkların doğmaya başladığı ufuk çizgisine takıldığında, sanki bir şeyler uyanıyordu. Bir tür farkındalık... Gece yerini yeni bir şansa bırakıyordu.

Tren hala yol alıyordu. Ama o an fark ettim ki, bu yolculuk sadece bir mekânda geçmiyordu. Aynı zamanda bir iç yolculuktu. Geceyi ardımda bırakıp sabaha yaklaşırken, sanki yeni bir başlangıç hissiyle doluyordum. Gecenin karanlık boşluğu, yerini yeni bir güne bırakıyordu. Ve bu geçişte her şeyin anlamı yeniden şekilleniyordu.

Birkaç yolcu, sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açmaya başlamıştı. Yavaşça birbirlerine sessizce bakıyorlardı. Yolda devam eden herkes, yeni bir günle karşılaşmak üzereydi ama bir şey vardı. Bir şüphe, bir merak, bir belirsizlik. Ne kadar farklıydık, yine de bir noktada birbirimize benziyor gibiydik. Geceyi geride bırakıp sabaha doğru ilerliyorduk.

Sabahın taze havası içeriye sızarken, tüm dünya sanki bir an için durdu. Geçmişin yükleri, sabahın ilk ışıklarıyla silinmeye başlamıştı. Ne olursa olsun, yolculuk devam ediyordu. Geceyi ve karanlıklarını ardımda bırakırken, yeni bir günün, yeni bir başlangıcın arifesindeydim.

Ve sabah, her şeyin başladığı nokta gibi, bir umutla beni bekliyordu.

 

 

 

TREN GARI 5.BÖLÜM

                                                      TREN GARI             beşinci bölüm                                                   ...