20 Kasım 2024 Çarşamba

TREN GARI 3.bölüm

Üçüncü Bölüm

Kapıların kapanmasıyla, trenin hızı hemen hissettirmeye başladı. Dışarıdaki manzara hızla silikleşirken, içimde bir boşluk beliriverdi. Bu boşluk, garın kalabalığının ardından sanki daha da derinleşmişti. Bir an, kendimi kaybolmuş gibi hissettim. Ne aradığımı bilmiyordum, neye doğru gittiğimi de. Ama yolculuk devam ediyordu, her şeyin hızla geçtiğini hissedebiliyordum.

Tren, monoton bir şekilde raylarda ilerlerken, içimdeki huzursuzluk büyüyordu. Koltuklar arası dar bir mesafede birkaç yolcu daha vardı. Bir kadın, pencereden dışarıya bakıyor, gözlerinde bir dalgınlık vardı. Her bir hareketi, bir şeyleri anlatıyordu ama ben o şeyi anlamak için çok geç kalmıştım. Yanındaki kadının sürekli telefonuna bakması, beni daha çok rahatsız etti. O kadar çok şey vardı ki düşünmem gereken. Ama hepsinin bir şekilde birbirine bağlı olduğunu hissediyordum. Ya da belki, bu his sadece bir hayal ürünüdür.

Trenin içindeki sessizlik, bazen öylesine boğucu oluyordu ki, kulaklarımda yalnızca kendi nefesimi duyuyordum. Herkes bir şeyle meşguldü ama kimse kimseye dokunmuyordu. Biri parmaklarını pencerenin camına sürtüyor, dışarıdaki karanlıkla oyun oynuyordu. Bir diğeri, derin düşünceler içinde kendi iç dünyasında kaybolmuştu. O kadının, elindeki kitabı defalarca çevirmesi dikkatimi çekti. Sayfalar arasında gidip geliyordu ama hiçbir kelimeyi okumuyordu. Kitap sadece bir meşgale, bir kaçış aracıydı belki de.

İçimden bir şeyler geçiyordu, ama ne? Zihnimin içinde yankı yapan seslere kulak verdim: "Nereye gidiyorsun? Neden bu kadar yalnızsın?" Ama bu sorulara cevabım yoktu. Sadece önümü görebiliyordum, trenin ilerlediği yolu. Sanki, hayatımda her şey sabit, her şey bir yoldan geçiyor gibiydi. Her anı, bir öncekinden hiç farklı değildi.

Birden, trenin hızı bir tık daha arttı. Koltuklar arasındaki boşluk daraldı, başım hafifçe yana kaydı. O anda, gözlerim rastlantısal bir şekilde diğer yolcuların gözlerine kaydı. Kadın, bir süre önce gözlerimi bulmuştu ama şimdi bakışlarımız kesişmedi. O kadının yüzü, bir yansıma gibi belirdi zihnimde. Kendimi onun yerine koymaya çalıştım. Ama neyi? Nedenini bilemediğim bir boşluk vardı. Kadın, çocuğa sarılarak kafasını eğdi. Arka sıradaki bir yolcu ise, saatine bakıp tekrar pencereye döndü. Herkesin bir yönü vardı, ama hiçbiri birbirini tanımıyordu. Bu yabancılaşma, beni daha da içine çekti.

Bir süre sonra, o kadının daha çok kaybolduğunu hissettim. Yavaşça yerinden kalktı, başını eğdi ve trende kayboldu. Gözlerim onun gidişini izledi. Hiçbir şey söylemedi, ama ben ne söylediğini duyabiliyordum. Bir zamanlar, ben de bir yolcu gibi kaybolmuştum. Kadın, sadece kısa bir iz bırakarak gitmişti. Bu iz, zihnimde derin bir yankı uyandırdı.

Tren, sabırla ilerliyordu. Arka sıradaki çocuk hala camı siliyor, elindeki parmakları camda bir iz bırakıyordu. Ve o iz, bana bir şeyler hatırlatıyordu. Sanki zamanın içinden bir parça, bir anı dönüp bana bakıyordu. Hızla değişen manzaralar, dışarıdaki bulanık görüntüler... Her şey birbiriyle örtüşüyordu.

Bir süre sonra, başka bir yolcu daha dikkatimi çekti. Ellerinde bir eski dergi vardı. Dergiyi açıp bir sayfa çevirdi. Bir an gözlerim dergiyi izledi ve dikkatle baktım. Ama gözlerim yakalamıştı, sanki derginin sayfaları bir anlam taşımıyordu. Belki de her sayfa bir kaybolmuş anıydı. Kafam karıştı. Her şey anlamını kaybetmiş gibiydi. Derginin arasına sıkıştırılmış eski bir fotoğraf, yavaşça yere düştü. Fotoğrafın kenarları kıvrılmıştı, bir zamanlar bir hikaye taşıyan anı şimdi boş bir görüntüye dönüşmüştü.

O an, trenin içinde bir tür ağırlık vardı. Bir şeyler yerini bulamamış gibiydi. Ne kadar yol alırsak alalım, aradığımız şey neydi? Nereye gitmemiz gerektiğini bilen yoktu. Tren ilerlerken, ruhumun içindeki boşluk daha da genişliyordu.

Bir süre sonra, kadın yanımdan geçti. Yavaşça, çekingen bir şekilde göz göze geldik. O an, yine bir şey hissediyordum. Onun da içsel bir kaybolmuşluk yaşadığını biliyordum. "Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu. Cevap veremedim. Nereye gittiğimi, kendim bile bilmiyordum. Ama o kadın, bu kadar kısa bir süre içinde, benden bir parça, bir şey bırakmıştı. Gülümsedi, ama bu gülümseme kısa sürdü. Hızla uzaklaştı, sanki yalnızlığını alıp gitmişti. Herkes bir figür gibi kayboluyordu, ama ne için? Kim için?

Tren, bir başka istasyona yaklaştı. Birçok yolcu yeni yerlerine gitmek için kalktı. Ama ben oturuyordum. Ne de olsa, yolculuk kendini anlatmıştı. Geriye tek bir şey kalmıştı: Ne kadar daha kaybolmam gerektiğini düşünmek.

     ONUR ÇALLI

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TREN GARI 5.BÖLÜM

                                                      TREN GARI             beşinci bölüm                                                   ...